Heavy Metal
HEAVY METAL
Heavy Metal yani Türkçe meal ile "Ağır Metal".
Adı bile anıldığında kimilerinin ismini bile duymak istemediği,
görmezden geldiği,
ancak sevenlerinin meftunluk derecesinde bağlı olduğu,
bu musiki türü tam olarak nedir ?
Ben Murat,
70'lerde doğmuş,
80'lerde ergen olmuş,
90'larda genç olmuş,
sıradan bir yaşamın,
sıra dışı tanıklığında
derin mevzular üzerine.
1986 İstanbul,
Kasetçalar dan yükselen bir müzik,
14 yaşında bir türk genci için ziyadesiyle farklı ve sertti,
Bon Jovi nin 'You give love a Bad name",
Iron Maiden "Hallowed Be the name"
Whitesnake 'Still of the Night" ....
o günlerde birçok ünlenmiş AĞIR METAL MASASI temsilcisi ile karşılaşan bizler,
sözlerini bile anlayamadığımız bu "Elektrikli Çok Sesli" hadiseyi çarçabuk nasıl oldu da özümsedik.
Nasıl oldu dünyanın bir ucunda icra edilmiş bu musiki tınılarını anlar ve sahip çıkar olduk.
Musiki toplumların dışa vurum metodudur. Toplumlar, topluluklar biriktirdikleri acı ve öfkelerini bile sonraki nesile bu yöntemle aktarırlardı.
Heavy Metal tür olarak tarih sahnesine çıkışı 1960 lı yılların ortalarında ingiltere ve amerikada ortaya çıkmıştır. Tarih sahnesinde Pentatonic yani 5'li musiki dizgesinin doğuşu orta asya olmuş, ancak modern anlamda afrika dan amerikaya zenci kölelerin taşımış olduğu bu notasyon dizilimi Amerikada afrika kökenli kölelerin beyaz adamın zulmünü ve acılarını dillendirmek için kullanmışlardır.
Blues müziği olarak isim bulan bu tür zaman içinde beyaz adamın bunuda sömürerek eğlencesi için Rock and Roll adında bir türe devşirmesi ile devam eden yolculuk bu türünde bu sefer de beyaz adamın, beyaz adama zulmünü anlatmaya, aktarmaya dönüşmüş ve adını ROCK müzik ortaya çıkıvermiş.
Yolculuk burada da bitmemiş 1968 yılında Steppenwolf ismi ile nam salan Amerikalı musiki kumpanyası Steppenwolf "Born to be Wild" isimli eserinde "HEAVY METAL THUNDER" diye bir tanımlama üfürmüş.
Bu üfürme ile birlikte artık kendine has ve şahsına münhasır bir Musiki Akımı kendini dünya küresi üzerinde boy göstermiştir.
İlk ünlü icracıları arasında Led Zeppelin ve Black Sabbath gibi musiki kumpanyalarını görür olmuş dünya. Ancak yıl 1983 olduğunda Metallica adında yeni yetmelerden oluşan bir grubun "Kill Em all" adında bir albüm yayınlamasıyla artık dolu dizgin bir devrin başladığı yedi düvele duyurulmuş oldu.
Peki bu kadar sert ve hızlı çalmak nerden akıllarına gelmiş bu adamların.
Tabiki ailelerini ve kendilerini heba ettikleri,
AĞIR SANAYİ ekonomisi dahilinde filizlenen fabrikalar bu konuda büyük ilham kaynağı olmuş.
Üretim hızı, Tüketim hızını kamçılıyordu.
Üretim hızı kamçılandıkça, tüketimde hızlanıyordu.
Ağır Sanayi dedikleri ekonomik anlayış, üretiminde insanoğlunun Demir madenini biçimlendirmedeki en organize ve insan gücü ile yürütülen bir süreçti.
Kulakları çekiç ve elektro kaynak sesleri ile yorulan ademoğulları,
akşam olduğunda alkol ile kulaklarını ve bedenlerinden yayılan yorgunluğu dindirmeye çalışıyordu.
İngilterenin ağır sanayii ile meşgul kentlerinde yaşayan işçiler ve onların çocukları artık bu sesleri o kadar kanıksamışlardı ki, kendilerini bu sesler üzerinden ifade etmeye çalışmışlardır.
İlk örnekleri olan Punkçı İngiliz gruplar, iki nota üzerinden müziklerini icra edip, tüm müzikal kalıpların ötesinde gürültü yapmakla meşguldüler.
Zamanla bu anlayış ingilterenin eğitimli sınıfına ulaştığında, batının klasik musiki anlayışı ile el ele verip ortaya çok sesli ve çok gürültülü Heavy Metal doğmuş oldu.
Peki Türkiyede durum ne oldu ?
1980 deki askeri darbenin ardından türk gençliği ve aydınları tezgahtan geçirildikten sonra,
ardından gelen gençliğin APOLİTİK kalması, ülke mevzularına kafa yormaması artık bir milli mesele olmuştu.
Türkiye, Turgut Özal önderliğindeki ANAP hükümeti ile beraber dünyaya pazarlanan küresel tüketim kültürü ile tanışmaya 1980 lerin ortasında başlamıştı bile.
80 darbesinin ardından fikir hayatı çürüyüp çölleşmiş Türk insanı kendini Arabesk'e vermişti. Darbeye maruz kalmış yetişkinler, mısır yöresinden estirilip üzerlerine salınan bir rüzgar ile ARABESK ile tanıştırılmış.
Aydın kelimesi ise asker çizmesi ile ezilmiş, "Entelektüel" olarak anılan boynu fularlı bar kaçkınları almıştı yerini bir zamanların idealist gençliğinin yerini.
Bunları gören ve neyin içinde doğduğunu, yetiştiğini bile anlayamadan ergen olan şehirli ve eğitimli türk gençliği hissiyatını dışa vuracak, temsil edecek bir musikiyi batıdan kendine devşirerek hissiyatına tercüman ettirmişti.
Türk gençliği 80'lerin sonunda ve 90"lı yıllar boyu çok öfkeliydi.
Heavy Metal adeta onların bu ruh haline fon müziği oluşturuyordu adeta.
Heavy Metal çok geçmeden Türkiye de kendi icracılarını da oluşturmuştu.
Kendi kendilerine konserler tertip edip,
kendi dünyalarında nefes almaya çalışan bir nesil oluşmaya başlamıştı.
İngilizce sözler ve sert distorsiyon gitarlar ile icra edilen şarkıları ile adeta kendilerini yaşadıkları toplumdan soyutlayıp,
kendi yaşam biçimlerini yaratmaya çalışıyorlardı.
Yıllar içerisinde onlarca Heavy Metal icrası yapan topluluklar gelip geçmişti ülkeden.
Hep kendi göbeğini kendi kesmek zorunda olan bir nesildiler.
Ancak bir musiki topluluğu vardı ki aralarında, bu Pentagramdı.
Günümüzde 30. sanat yaşamını kutlayan Pentagram hala Türk Heavy Metal neslinin nefes alıp verdiğinin yaşam kanıtı olmuştu.
Çünkü artık Heavy Metal'in o sisteme öfke dolu nesli, yerini hazcı tüketim dünyasının kollarına bırakan cep telefonlu gençlerine bırakmıştı.
Beğenin beğenmeyin Heavy Metal nesli Türkiyede 1980 ortalarında ortaya çıkarak, 2010 yılına kadar 30 yıllık bir süre içerisinde yaşamış.
Günümüzde ise kendini nereye koyacağını bilemez bir halde, kafasını cep telefonlarından kaldıramayan bir neslin önünde yaşam savaşı vermekte.
Huzur içinde son nefesini ver ....
Murat Bayhan
Ocak 2018