YOL AYRIMINDAN JİMİ HENDRİX’E


YOL AYRIMINDAN JİMİ HENDRİX’E

Şunu artık çok iyi biliyoruz,
İlah ve İkon yaratmak bir piyasa tutkusudur. İlahınız yoksa, satacak bir şeyiniz de yoktur, İkonunuz yoksa kimseye ne olması gerektiğini söyleyemezsiniz.
Ne olmasını söyleyemediğinize de bir şey satamazsınız !
Amerikan Siyahi toplumunda bir çok efsaneler vardır, ama en önemli efsanelerden biri Blues müziğinin ustalarına ithaf edilen “Crossroads” vakasıdır, bizdeki karşılığı “Yol Ayrımı”.

Günün birinde ünlü bir blues ustası gitarıyla bir yol ayrımına gelmiş ve hangi yöne gideceğini bilmeden, kararsız bir şekilde yolun ortasında durmuştur. Ünlü olmak için evinden ve yurdundan ayılmış, bu yol ayrımına gelmİştir.
Geldiği yolla beraber 4 yol vardır gideceği, ama kararsızdır. Bir- den yanında birini görür, bir müddet göz göze baktıktan sonra  karşısındaki siyahi yaşlı adam ona nereye gitmek istediğini sorar,elindeki gitarını sıkıca tutan müzisyen; ünlü olmak için evinden ayrıldığını, kaderinin peşinden gittiğini söyler, bunun üzerine yaşlı adam ona bir teklifi olduğunu söyler, yapacağı anlaşma ile kendisini dünyanın en ünlü müzis- yeni yapacağını vaat eder. Ancak bunun karşılığında bir isteği olacaktır müzisyenden. Heyecanlanan müzisyenimiz ne olduğunu sorar; yaşlı adam “bana ruhunu satacaksın” der, önce şaşıran ama sonra karşısındakinin kim olduğunu anlayan müzisyen teklifi kabul eder ve yaşlı adamın gösterdiği yoldan gider… yıllar sonra o müzisyen, ismi bir çok plak üzerine basılacak olan Blues efsanesi “Robert Johnson” dan başkası olmayacaktır. O yol ayrımında ondan ruhunu kendisine satmasını isteyen ise; “Şeytan” dan başkası değildir…


BLUES


Blues müziği 19.yy sonlarında Amerikaya Afrikadan getirilen köle- lerin oluşturduğu alt kültürün meydana getirdiği, kimi zaman acılarını, kimi zaman duaların, kimi zaman umutlarını yükleyip seslendirdikleri ve aynı zamanda günümüzün Rock müziğinin babasıdır. Siyahlar ve köpekler giremez gibi tabelalar ve ayrımcılık altında ezilmiş bir toplumun melankolik başkaldırısını temsil eder bir yönden de.


ROCK’N ROLL


Rock’n Roll, Blues’un öksüz çocuğu, kimilerine göre ruhu şeytana satılmış, yada daha doğrusu ruhu Piyasa Değerlerine satılmış babası belli ancak annesi belli olmayan öksüz !
Öncelikle söz konusu Rock’n Roll 40’lılardan başlayarak beyaz adamın eğlence müziği olarak tanınmış, ancak beyaz adamın enstrümanlardaki beceriksizliği ortaya çıkınca gözler yine herşey de olduğu siyah adama dönmüş, dönmüş dönmesine rağmen ama hala o siyah adam siyahtır. Sahneye çıkartılması mümkün değildir. Mümkün olanlar da beyaz adamın sömürü altında ezilmiş ve unutulmuş. Bu durum Vietnam Savaşına kadar devam eder ve siyah adamın savaş alanındaki kullanılabilirliğinin bir ödülü olarak onlardan birilerini de sahneye taşımanın vakti gelmişti.

JIMI HENDRIX

Vietnam savaşı sonrasında, Amerikan gençliği tarafından Savaş karşıtlığı bir tavır ortaya çıkmıştı, kimileri için bunlar Çiçek çocukları kimileri için Hippy gençliği olarak adlandırılan bir grup, veya savaş sonrasında işsiz ve ne için savaştıklarını anlamlandıramayan savaş gazilerinden oluşmaktaydılar. Ancak özgürlük arayışları doğu mistizmi, uyuşturucu ve seks arasında sıkışıp veya sıkıştırılıp kalmışlardı.
Rock şehirliydi, bir kent kültürüydü, sanayileşen Amerikan toplumunun bir ruhsal yansımasıydı, ancak beyaz adam her şeyde olduğu gibi siyah adamı kurmuş olduğu devasa fabrikalarında çalıştırmadan edemezdi, onlarda tabii olarak Blues’u da beraberlerinde Amerika’nın fabrikalarına ve Amerika’nın savaştığı her coğrafyaya beraberinde taşıdılar. Artık horlanan, aşağılanan o siyah adamlar kimi zamanlar kendilerini politik arenada yada alt kültürel alanlarda (siyah panterler) göstereceklerdi. Ama özellikle de asıl sömürülecekleri Müzik Endüstrisinde.
Efsanevi Woodstock konserleri Amerikan alt kültürünün en önemli açık hava organizasyonudur. Hippilerin ve Çiçek çocuklarının endam gösterdikleri, artık belki de müşteri olarak ilk defa sınandıkları devasa konser gösterilerinin en büyüğü.

18 Ağustos 1969 günü Jimmy Hendrix Woodstock konser organizasyo- nunun son sanatçısı olarak sahne alır ve artık onun kitleler tarafından tüketilebilinir bir materyal olduğu bir çok müzik prodüktörü tarafından anlaşılır. Bu günden sonra albümleri çıkmış, İngiltere ve Amerika da artık bilinen bir müzisyen olmuştur. Ancak koyunun sesi yetmez, eti de sütü de para getirmeliydi.
18 Eylül 1970 yılında 9 uyku hapı alarak ölen Hendrix’in, o dönemde neden normal dozun 18 kat fazlasını almış olduğu anlaşılmış değildi. Kimilerine göre ölümüne sebep olan aşırı uyuşturucuydu.
Yıllar sonra ortaya çıkan gerçek;
Hendrix’in kendi menajeri tarafından öldürüldüğüydü… tabiki kimin tarafından ? Muhakkak ki muamma olması muktedir birileri tarafından.
Hendrix, günümüz müzik kültürüne ve popüler kültüre öyle bir damga vurmuştur ki, sahneye elinde gitarıyla kim çıksa onu tak- lit etmeye çalışır, gitarını dişleriyle çalmaya kalkan herkes onu iyi taklit edebildim mi diye düşünür. Onun gibi hem ritim atıp hem solo çala- bilen yetenekli gitarist o kadar azdır ki, günümüzün sahnelerin de onca teknik üstünlüğe rağmen hoplayıp zıplamakla müzik yaptığını zanneden- ler, onun yanına bile yaklaşamazlar.

O, Ruhu yaşlı bir sokak Blues müzisyeni Bedeni ise Rock müziğinin tüketim toplumuna verdiği ilk kurbanlardandı.

Popüler Yayınlar