ÖLÜME BIRAKILAN KIZANLARIN İNTİKAMI 2



Son dönemlerin en çok ilgi çeken ve satış rakkamlarına bakıldığında bir çok sinema filminin satış rekorlarını geride bırakan, alameti farikası bol aksiyon, bol kan, bol adrenalin ile karşımızda left4Dead 2.

Oyunun ilk bölümü, yenisinden farklı olmayıp, büyük bir virüs salgını sonrası hayatta kalan 4 karakterin yaşam savaşı üzerine kurulu. Oyunda “virüs” kapmış olan karakter, genellikle bunları “resident Evil” serisin- den aşina olduğumuz, ölümden sonra geri dönen insanlar teşkil etmekte- dir. Ancak bu arada zombie denildiğinde niye aklımıza kafasından vurup öldüreceğimiz türdaşlarımız gelir ?
Aslına bakarsanız zombie Amerikada Afrikalı köleler arasında yaygın olan muhtemel olarak köklerini yine Afrikaya dayandıran vodoo Büyü geleneği içerisinden gelmektedir. Şamanik bir büyücünün yeni ölmüş bir cesedi hayata ruhsuz olarak geri getirip kontrol etmesini kapsar. An- cak Amerikalı yönetmen George romero’nun katkılarıyla bu folklorik motif popüler kültürün karşı duramayacağı bir korku kültürü haline getrimiştir. Özellikle de 1960 larda çevirdiği “Night of the living Dead” bu konudaki ilk ciddi yapımdır. Sinema seyircisi o güne değin, vam- pir, Kurtadam gibi karakterle baş ediyorken, birden karşısında ölüm kaçkını ve üstelikte alt- tan alta yükselen tüketim toplumuna gönderme yapan romero nun zombileri ile karşılaşır. Ama asıl başyapıtı zatı muhterem şahsımızın 1978 yapımı “Dawn Of The Dead” olacaktır.


Amerikanın ve Avrupanın palazlanan ekonomisi dünyayı sömürürken, içteki toplumunu “tüketen” konumuna yükseltirken, romero nun tep- kisi doruğa ulaşıp herkese bunun sonunda birbirimizi “yiyip” tüketeceğiz olacaktır. Hakkatten de baktığımızda bulduğu yaşayan insanı paralayıp sonrada afiyetle yiyen amerikalı zombilere rastlarız filmde, üstelik bunu yapan yönetimdeki veya kapitalist sistemin baş aktörleri değildir.
Toplumun ta kendisidir, çünkü tüketerek bu düzeni körükleyen onlardır. Filmdeki yansımada görüleceği üzere, zombilerimiz yani ölüp sonrada dirilip önüne geleni yiyen meftalarımız soluğu nedense “Mall” dedikleri alış veriş merkezlerinde (AvM) alırlar. Hatta film içindeki karakterlerimiz neden buraya geliyorlar diyerekten birbirlerine sorarlar, “meftanın bura- da işi nedir ?” cevap ise manidardır “İçgüdü”, yani meftalarımız içgüdü- sel olarak giderler, yani bizlerin bu AvM lere gidişimiz ihtiyaçtan değil, içgüdüselmiş efendim. tüketim artık bir içgüdü mü ? tabi niye olmasın, heyhat halimiz ortada internet neşriyatı ile birlikte bile artık satın al- abiliyoruz herşeyi, ama sonrası, sonrasında romero nun karakterleri gibi direneceğiz, yorgunluktan ölene kadar yada ısırılıp onlara dönüşene kadar sıramızı bekleyeceğiz.

Efendim derseniz ki ben anlamam tüketim mütekim toplumundan, ben anlamam içgüdüden tersgüdüden, o zaman buyrun Oyunumuza ! bol kan, bol silah, bol ölüm kaçkını türdeşler, sanki “insan insanın kurdu- dur” sözünü attığınız her mermi ile doğruladığımız, hayatta kalmak için fazla düşünmenize gerek olmadığınız, ancak üstüne düşünmeden edemeyeceğiniz bir senaryo.

Tek ve en önemli kuralımız oyunda, bir taraflarınızı mefta ordusuna kaptırıp yedirmemek ! sonrası kolay balta, tava, odun allah ne verdiyse üzerimize saldıranların kafasına indireceğiz ! Bir an kendiniz çok popüler biri gibi hissedebilirsiz, ama kanmayın buna size doğru koşanlar imza için değil, et peşinde ! Anlayacağınız 5 tekmil 4 bölümden meydana gelen bu can pazarında derdimiz postu kurtarmak.
Ama dikkate değer olan en önemli mevzu bu katliamda insan oğlunun hayatta kalmak için yapmayacağı, kıymayacağı canın olmadığı. Fren- klerin usulüyle buna “Surviving” yani hayatta kalma mücadelesi deni- yor. ve oyun bize tüketimin içgüdü mü değil mi tartışmasını başlatan romero nun aksine, yaşam için hayatta kalmak için her şey mübahtır diyerek bize en ilkel içgüdümüzü seyirlik değil, müdahil olmamızı sağlıyor.

Kimilerine göre ise bu tür oyunlar bizi vahşileştirip şiddet eğilimimizi açığa çıkartıyor. Kimilerine göre de aksine bunun bastırılması için bir platform oluşturuyor. zaten bu tartışmada Bilgisayar oyunlarının var oluşundan bu yana gelen en büyük sorunu. Gerçek ile Sanalın içi içe geçebileceği korkusu, eğer bu söz konusu olabilir ise, o zaman insanın gerçeğinin ne olduğu veya ne olmadığı üzerine düşünme vakti geldi demektir.

Popüler Yayınlar