INCEPTION
INCEPTION, yani lügatı lisan da “Başlangıç” olarak karşılık bulur, sinemalarımızda da bu isim altında yayınlanmıştır. Filmin künyesine bir göz atalım öncelikle; yönetmen ve senarist koltuğunda Christopher Nolan’ı görüyoruz.(Batman Dark Knight filminden hatırlayacaksınız.), Başlıca göze çarpan oyuncular ise Leonardo Di Caprio (The Departed, Shelter Island) ve Ken Watanabe (The Last Samurai).
Yönetmenin önceki filmi; yani Batman serisinin sonuncusu olan “Dark Knight”; kendisinden önce çevrilmiş olan Batman yapımlarından farklı bir üsluba sahipti. Daha karanlık, daha akıl doluydu.Ama en önemli dikkat çeken nokta karekterlerin işlenmesiydi filmde. Sanırım Joker karekteri tüm izleyenler için bir süprizdi bu filmde. Öyle anadan doğma muzipliğe sahip bir çizgi roman karakteri değildi artık. Hayatın çemberinden geçmiş, feleğin tokadını yemiş ensesinde boza pişirilmiş ve bu tecrubelerini artık kullanmaya karar veren ayağı daha yere basan bir karaktare dönüşmüştü. Kötülüğün manasız ve sebebsiz olamayacağını Joker karakteriyle iyi vurgulanmıştı. Batman’de her zaman ki gibi herşeye muktedir bir Amerikan kahramanı sayılmazdı pek. Halinden ve kahramanlığından bezmiş bir Batman vardı artık. Artık Sebeplerin yeterince besleyemediği bir kahramanlık ikonu söz konusuydu. Tabi bunların ardında yatan yönetmen Christopher Nolan’ın karakter bazındaki gerçekçi yaklaşımıydı.
INCEPTION, suyun üstündeki hali ile güzel bir sinema şöleni sergilerken, suyun altındaki hali ile başka bir derdi olan bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Görünürde günümüz sinema seyircisine hitab ederken, görünmeyeni ile bundan fazlasını sunuyor. Alışagelmiş bir hırsızlık öyküsü gibi başlayan, ancak çalınmak istenenin elle tutulur, gözle görülür olmayan bir hedef olduğunu filmin hemen açılış sahnesinde seyirci öğreniyor. Tabi bu kadar açık sözlü olması, dolanbaçlı bir yoldan bu bilgiye ulaştırmaması bile kayda değer. Bu bildik “Hırsızlık” motifi ile akla giden yolu rüya ile açarak ilerliyor. Rüya aklın kapısı, ve bireleri bu kapıdan girerek içinde en derinde bulunanı çalmak ve hatta onu bir başkasıyla yer değiştirmek istiyor. Olabilir mi acaba ? Akıl, evrenden ayrı farklı bir yasaya tabi olabilir mi ? Yada tam tersi evren akıldan ayrı bir yasaya tabi olabilir mi ? Yada akıl dediğimizde neyi kast edebiliyor olabiliriz ? Zamanı akıl nasıl algılıyor, yada evrenin ölçülebilir zamanı var da, aklımız için farklı bir zaman düzlemi mi var ? Yoksa akıl ile ruh arasında bir bağ var mı ? Akıl evrensel yasalara ruh aracılığı ile nanik yapabiliyor mu ? Farklı bir frekansta akıl farklı bir durum içine mi giriyor. Tüm bu sorular ve niceleri film esnasında düşünebilirsiniz. Ancak Yönetmenin burada yapmış olduğu alışa gelmişin dışında bir “hakikat” ve “hayal” denklemi ile bizi başbaşa bırakmak .