İhsan Oktay Anar – SUSKUNLAR

İhsan Oktay Anar – SUSKUNLAR

Bu kitabın incelemesini yazma düşüncesi açıkçası biraz zor geldi başta. Çünkü kitabı okuyup bitirdikten sonra dönüp geride ona ait hatıra baktığınızda belli başlı birşeyler bulmakta zorlanıyorsunuz. Kitap o kadar lezzetli ki, sanki zihin de bunun sadece bir kısmını tutmak kitabta anlatılmak istenen için harecanan emeğe ihanet gibi olu. Onun zihinde bıraktığını tanımlamak gerekir ise tam bir şölen sofrası.
Kitabı okurken alışkanlığımın tersine, enteresandır hiçbir cümlenin  ya da bölümün altını çizip işaretlemedim. Kurgusu öyle bir bütün ki tek bir cümlesi çıkardığınızda ya kitapta bir anlam boşluğu olur yada o cümle yavan kalır. Kurgu için herhalde masal terimini kullanmak daha doğru olur Suskunlar da. İstanbul bilinmeyen bir zaman diliminde  (buna birleştirilmiş zaman desek nasıl olurdu diye düşünüyorum.)  sokakları, içinde yaşayan insanları, içinde barındırdıkları ile bir hayal ülkesi bir masal  mekanı gibi beliriyor zihinde.
“Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür”…
Hz.Mevlana
Kitabı okuduktan sonra bir gün televizyon izlerken İhsan Oktay Anar’ın romanlarında ve hikayelerinde kullandığı karakterlerin ünlü karikatüristlerce yapılan insan boyutundaki çizimleri  ve oyuncak modellerin de yer aldığı bir  sergi açıldığını görünce gülümsemeden edemedim. Demek ki herkes de aynı duyguyu uyandıyor  bu yazarın yazdıkları.
En çarpıcı bulduğum konu ise tasavvufi  kavramlar; aynı dönemde birbiriyle ilişki içinde yaşayan insanlar olsalardı sorusu  ve bu insanların nasıl bir ilişki içine girebilecekleri sorusunun cevabının tasavvur edilerek kitabın kurgulanmasıydı. Bu yönüyle Filibeli Ahmet Hilmi’nin  Amak-ı Hayali’ni  hatırlatıyor biraz , Ancak burda kişiler ile yapılan anlatım orada olaylarla kurgulanmıştı. Öykünün gidişatında hissedilen o masalımsı hava bir noktada uslub  değiştirip öyle bir bölüme geçiyor ki, tüm o masala hem ayrık ,hemde beraber bir anlatım bulur.
Bu bölümün beni çok etkilediğini söylemem gerek.Karakterlerden Eflatun’un uzunca bir İstanbul cümbüşü içinden yürüyerek ulaştığı Galata Mevlevihanesi’ne gidiş hikayesi.
Öyküyü buraya kadar getiren İhsan Oktay ANAR, onca cümbüş ve karmaşanın içinde zihnin dinginlik ve sakinliğinin, aklın durgunluğa ulaştığı bir bölüm açar öyküsünde, sanki tüm öykü bir ressamın elinden çıkan illüstrasyon ama bu bölüme gelince sanki tüm karakterler film karemarası ile gerçek insanlar ile filme alınmış gibidir. Oysa ki Metafiziki bir aydınlanma seçen bu durağın ve bu durağın yolcuları en hakiki hali ile en normal olağan karakter değil, öykü deki gerçek insanlar oluveriyorlar.
Kitabın  musiki ile olan ilişkisin-den bahsetmek istiyorum.Kitabın ismi Suskunlar, Hamuşan’ın yeni türkçedeki karşılığıdır. Mevlevihanede yaşayanların yada mevleviliğe hizmette bulunanların gömülmüş oldukları mezarlıktır Hamuşan. Mevleviler için musikinin kudsiyeti düşünüldüğünde farsça Hamuşan olan Suskunlar kelimesinin manevi   anlamı ortadadır.
Rüzgar nasıl ki uğuldar, su şırıldar, gök gürler ve yapraklarda hışırdarsa, arslan nasıl ki kükrer, güvercin guruldar, bübül çiler ve serçe cıvıldarsa, insan da şarkı söyler………….der Zahir Suskunlarda.

Bu kadar  tasavvuf, metafizik, musiki gibi sözler söylemişken kitabın konusuna dair,  aynı zamanda bir polisiye olduğunu da  duymak zannediyorum bu incelemeyi okuyan için yok artık dedirtecektir. Ancak kitabın bu kadar zengin olması; farklı birçok kavram, anlam  ve türü içinde barındırmasındandır bence. Bunu da yaparken; anlamsız ve karmaşık bir kaos içerisinde alışıla gelmiş modern edebiyat anlatımından uzak, masal ve özellikle de doğu masal geleneği içinde, herşey bir bütün içinde, ayrıklık göstermeden sunulmaktadır. Okumakta büyük faide vardır.

Popüler Yayınlar